Loce Bac Bilgilendirme
1-Loce-Bac mikroorganizmalar nedir?
Loce-bac mikroorganizmalar, en çok kullanılan ya da gıdalarda en çok bulunan ve doğal olarak oluşan çeşitli mikro organizmaların bir birleşimidir. Normalde ekmekte, turşuda, peynir, yoğurt gibi gıdalarda zaten mevcuttur. Loce-bac Mikroorganizmalar kesinlikle hiçbir genetik müdahale görmemiş olup tamamen doğaldır. Loce-bac mikroorganizmalar, organik madde ile temas ettiklerinde; vitaminler, organik asitler, kelate mineraller ve antioksidanlar gibi yararlı maddeler salgılarlar. Su içindeki mikro florayı zenginleştirir ve çeşitliliğini artırırlar.
2-Loce-Bac Mikroorganzimalar Ekolojik sistemi nasıl tesis etmektedir?
Projede Loce-Bac Mikroorganizmalar mikrobiyal aşılayıcı olarak kullanılacak olup mikrofloranın zenginleştirilmesi ve su içindeki Loce-Bac mikroorganizmaların çeşitliliğinin ve popülasyonun artırılmasını sağlayacaktır. Burada çevre dengesi piramidinin en altında yer alan ve bu dengenin kurulmasında asli rol oynayan mikro flora dengesinin kurulması amaçlanmaktadır. Burada mikro flora’nın artırılması projenin esasını teşkil etmektedir. Mikro flora artışı sonucu iki etkinin ortaya çıkması beklenmektedir:
Birincisi, organik maddenin parçalanması sağlanarak büyük ölçüde kirlilik yaratan organik madde miktarında azaltılmasıdır (COD ve BOİ’de düşüş). Organik maddenin aerobik mikroorganizmalarca parçalandığı ve bu süreçte suyun içindeki erimiş O2’in kullanıldığı bilinmektedir. Hâlbuki Loce-Bac Mikroorganizmaların bünyesinde hem aerobik hem de anaerobik mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bu yüzden, anaerobik Loce-Bac mikroorganizmalar yardımıyla, şu anda devam etmekte olan kokuşma olayı anaerobik fermantasyona dönüştürülecek ve böylece hem organik maddenin kokuşma yoluyla parçalanması önlenecek hem de anaerobik mayalanma yoluyla bozunması hidrolize olarak parçalanması sağlanacaktır. Organik maddenin anaerobik mayalanma yoluyla bozunması sonucu açığa çıkan enzimler, antioksidan maddeler, biyoaktif maddeler canlı yaşamını destekleyici (phytoplanktonlar için gerekli besin maddeleri),ve dolayısıyla ekolojik dengenin tesisi için gerekli maddelerdir.
Mikro flora artışının ikinci önemli etkisi ise, yukarıdaki paragrafta bahsedilen birinci etkiyle yavaş yavaş organik madde miktarı anaerobik fermantasyon yoluyla azalırken, yine yavaş yavaş göl suyundaki ortam canlı yaşamını desteklemek için uygun hale gelecektir. Oksijen içeriği belli bir düzeye ulaştığında Loce-Bac aerobik mikroorganizmalar da devreye girecek bu defa da aerobik fermantasyon yoluyla organik maddenin parçalanması ve canlı yaşamının desteklenmesi için son derece yararlı maddelerin üretilmesini sağlayacaktır.. Sonuç ise, hızlanmış biçimde organik maddenin parçalanması (kokuşarak oksidasyon yoluyla olmadığını önemle belirtmeliyiz) ve mikro flora çeşitliliğinin ve popülasyonunun Loce-Bac mikroorganizmalar lehine artmasıdır. Sağlıklı bir su havzası ekosisteminde mikro floranın sağlıklı olması son derece önemlidir. Loce-Bac Mikroorganizmalar ilavesi yukarıda anlattığımız nedenlerden ötürü mikro florayı zenginleştirecek ve ekosistemin temelini yeniden inşa edecektir. Mikroorganizmaların ürettiği amino grup asitler, şekerler ve vitaminler phytoplanktonu beslerler. Phytoplanktonlar ise zooplanktonların besinidir. Sudaki küçük canlılar ve balıklar ise zooplanktonlarla beslenmektedir. Sonuç olarak, Loce-Bac ilavesiyle nehirlerin, göllerin ve denizlerin kendi kendini arıtma gücü canlandırılmakta; kötü kokuların oluşumu ve çamur birikimi önlenmektedir.
Sulak alanlar, su kolonundaki askıda katı maddeyi yüksek oranda uzaklaştırma yeteneğine sahiptir. Su içindeki askıda katı madde; besin elementleri, ağır metaller ve organik bileşikler gibi bazı tür kirleticiler içerebilir. Bu kirletici-ler, partikül şeklinde olabileceği gibi, partikül maddeye fiziksel ya da kimyasal olarak bağlanmış da olabilir. Böylece, toplam kirlilik yükünün partikül maddeden kaynaklandığı yerlerde askıda katı maddenin fiziksel olarak çökelmesiyle, sudan ya da atık sudan kirleticiler etkin biçimde uzaklaştırılmış olur.
AKM haricindeki diğer kirleticilerin uzaklaştırılması için tasarlanmış çoğu sulak alan sistemi, AKM’nin uzaklaştı-rılmasına ilişkin toleranslı olarak tasarlanır (Gereken kapasitenin üzerinde). Bu yüzden, herhangi bir sulak alan arıtma sisteminde su veya atık su sisteme girdikten kısa bir mesafe sonra AKM değerleri normal doğal değerlerine düşer.
Organik madde yaklaşık %45 ila %50 oranında karbon (C) elementi içerir. Bu karbon, çeşitli mikroorganiz-malarca enerji kaynağı olarak kullanılır. Bu Mikroorganizmaların (Oksidasyon mikroorganizmaları) büyük bir kısmı organik karbonu parçalayıp karbondioksite (CO2 ) dönüştürmek için oksijeni (O2 ) kullanırlar. Bu süreç, mikroorganiz-malara büyümek ve çoğalmak için gereksinim duydukları enerjiyi sağlar. Bu yüzden, akarsu ve göllere aşırı miktarda organik karbon girmesi oksijenin önemli ölçüde tüketilmesine neden olur ve bunun sonucu olarak da oksijene bağlı yaşayan balık ya da diğer su canlılarının ölmesine neden olur.
Sulak alanlarda, hem aerobik (oksijence zengin) hem de anaerobik (oksijensiz) ortamlara uyum sağlamış C-kullanan birçok mikroorganizma bulunmaktadır. [Loce-Bac Mikroorganizma ilavesi anaerobik mikroorganizmaların sayı ve çeşitliliğini daha da artıracaktır]. Bu yüzden, sulak alanlar, çeşitli atık sulardan organik karbonun son derece verimli biçimde uzaklaştırma yeteneğine sahiptir. Sulak alanlardaki organik maddeler Karbon (C), karbondioksit (CO2) ve metan gazına (CH4 ) parçalanır. Bunların ikisi de, atmosfere karışır. Sulak alanlar ayrıca bitkiler ve hayvanlar da, mikroorganizmalardaki karbonu da depolar ve geri dönüştürür. Bu yüzden, sulak alanlarda organik maddenin ince partikül madde ve ergimiş bileşikler haline parçalanmasından ötürü, bu alanlar, organik karbonun doğal uzak-laştırıcısı olarak davranma eğilimindedir.
Evsel atık sularda bulunan daha kolay parçalanabilen organik karbon bileşikleri, sulak alanlar tarafından hızla uzaklaştırılabilir. Lignin esaslı bileşikler ve petrol ürünleri dahil olmak üzere kolay parçalanamayan organik C bileşik-leri de, daha yavaş hızlarda olsa da, biyolojik olarak uzaklaştırılabilir.
Azot (N); evsel atık sular, taşkın suları, kentsel ve tarım alanlarından süzülen sular ve çeşitli sanayi işletmele-rinden gelen atık suların en önemli bileşenidir. Belirli N bileşiklerinin çevrede aşırı oranda bulunmasının yarattığı sağlık ve çevre sorunları iyice araştırılmış ve raporlanmıştır. Örneğin, içme suyunda yüksek konsantrasyonda nitrat bulunması bebeklerde methemoglobinanemia ya da "mavi bebek" sendromuna yol açar. Belirli tür atık sularda bulunabilen iyonlaşmamış amonyak (NH3) suda yaşayan birçok canlı organizma için toksiktir. Ayrıca, haliç ve kıyı şeritleri başta olmak üzere, yerüstü sularının ötrifikasyonu genellikle yüksek N konsantrasyonuyla ilişkilidir.
Azot doğada birçok değişik biçimde bulunabilir ve farklı azot şekilleri arasındaki dönüşüm sık sık ve hızla gerçekleşir. Evsel ve sanayi atık suları önemli miktarlarda hem organik hem de inorganik azot bileşikleri içerebilir. Nitrat, nitrit ve amonyak dahil inorganik azot bileşikleri tarımsal ve kentsel taşkın sularda yüksek konsantrasyonlarda bulunabilir. Nitrat ve nitrit, başlıca nitrat şeklinde olmak üzere, çevrede genellikle iyi havalandırılmış sularda bulu-nurken; amonyak, anaerobik sulak alanlardaki topraklarda daha çok rastlanan azot bileşiğidir.
Sulak alanlar azotun uzaklaştırılması için genellikle uygun alanlardır. Organik karbonun uzaklaştırılmasında olduğu gibi, organik azot bileşikleri de sulak alan içinde doğal olarak oluşan organik madde parçalanmasının bir sonucu olarak sudan uzaklaştırılır.
Azot içeren partikül maddenin sulak alan içinde çökelmesi sonucu önemli miktarlarda azot uzaklaştırılabilir. Ayrıca, N önemli bir bitki besini olduğu için amonyum ve nitrat bitkiler tarafından bünyelerine alınır ve böylelikle sulak alandaki bitki örtüsü içinde organik olarak depolanır. Bu azotun büyük bir kısmı daha sonra bitkiler ölüp par-çalandıkça yeniden serbest hale geçerek geri kazanılır. Amonyum, kısa bir süre için toprakta kimyasal olarak bağla-nabilirken, ölü bitkilerden gelen organik azot, uzun dönemli depolanma mekanizması olarak toprakta turba (yer kömürü) olarak birikebilir.
Fosfor da, N gibi, belli başlı bitki besinlerindendir. Bu yüzden, göl ve kıyı sularında birikirse ötrifikasyonun nedenlerinden biridir. P’un uzaklaştırılmasında, Azotun uzaklaştırılmasında geçerli olan denitrifikasyon gibi bir mekanizma olmadığından, sulak alanlar vasıtasıyla P’un uzaklaştırılması çoğu kez, azottaki kadar yüksek düzeyde ve uzun vadeli olmasa da; fiziksel, kimyasal ve biyolojik süreçlerin bileşimi sayesinde sulak alanlar vasıtasıyla sulardan ve atık sulardan önemli miktarlarda P uzaklaştırılabilmektedir.
Yüzey sularında, fosforun belli başlı karşılaşılan inorganik biçimi ortofosfattır. Bu tür P, biyolojik alım ve kimyasal bağlanma yoluyla sulak alanlardaki bitki örtüsü ve toprakta kolayca birikir. Bazı sulak alanlarda, P’un uzaklaştırılması için en önemli mekanizma, Demir ve Alüminyum Fosfat (AlP04) minerallerinin (pH’sı düşük sulak alanlarda) ve kalsiyum fosfat minerallerinin (pH’sı yüksek sulak alanlarda) oluşmasıdır. Organik P, sulak alanlarda genellikle biyolojik ve kimyasal olarak reaktif değildir. Partikül haldeki organik P, su kolonunda çökelerek uzaklaştı-rılabilir. Hem ergimiş hem de partikül haldeki organik P, biyolojik olarak inorganik P’a parçalanıp (mineralizasyon), ardından biyolojik ve kimyasal süreçlerle uzaklaştırılır. [Etkin Mikro organizmanın bir diğer etkisi de organik P’un inorganik P’a dönüştürülmesinde görülecektir].
Bitki ve hayvanların büyümeleri için bazı metaller çok küçük miktarlarda gereklidir. Bakır, selenyum ve çinko gibi bu mikro besinlerin bazıları yüksek konsantrasyonlarda toksiktir ve bazı atık sularda bulunabilir. Sanayi ve diğer tür atık sularda rastlanan kadmiyum, cıva ve kurşun gibi metallerin bilinen herhangi bir biyolojik yararı yoktur ve oldukça düşük konsantrasyonlarda dahi toksiktir. Bundan başka, bazı metallerse gıda zincirinin yüksek aşamalarında konsantre olma eğilimindedir. Bu biyomagnifikasyon etkisi, insanlar da dahil olmak üzere gıda zincirinin yüksek düzeylerinde yer alan canlı organizmalarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Sulak alanlarda metallerin uzaklaştırılması; bitki alımı, toprak adsorbsiyonu (toprak partiküllerine bağlanma) ve çökelme (katı bileşiklerin oluşumu) dahil bazı süreçler vasıtasıyla mümkün olmaktadır. Bitki alım hızı ve bitkilerin metallere karşı toleransı bitki türlerine göre büyük farklılıklar göstermektedir. Bazı bitki türlerinin, diğer dokularından ziyade köklerinde daha yüksek konsantrasyonlarda metal depolayabildikleri bilinmektedir. Ayrıca, metaller, bitki içine absorblanmaktan çok, bitkinin kök yüzeyleri üzerinde birikme eğiliminde de olabilirler.
Sulak alanlardaki topraklar, metaller için etkin bir tuzak ya da birikme yerleridir çünkü sulak alanlarda çoğu metalin hareketliliği (mobilitesi) göreceli olarak çok düşüktür. Kadmiyum, bakır, nikel, kurşun ve çinko dahil bazı metaller, sulak alanlarda anaerobik şartlar altında, sülfitlerle suda hemen hiç çözünmeyen bileşikler oluştururlar. Buna ilaveten, Cr, Cu, Pb ve Zn gibi bazı metaller, toprakta ya da suda organik maddeyle kuvvetli kompleks kimyasal bileşikler oluştururlar (kemisorbsiyon). Ayrıca, metaller (örn, krom ve bakır) kile ve mangan, alüminyum ve demir oksitlere kimyasal olarak da bağlanabilir. Nikel; organik madde, demir ve manganla da bağlanabilir ancak sulak alanlardaki bazı şartlarda mobilitesi yeniden artabilir (serbest hale geçebilir).
Metallerin sulak alanlar tarafından uzaklaştırılması hakkındaki veriler oldukça azdır. Örneğin, rapor edilmiş metal uzaklaştırma oranları, kadmiyum için % 75-99, bakır için %40-96, kurşun için %0-86, nikel için %49-88 ve çinko için %33-96’dır.
Atık suda ya da topraktan süzülen sularda, toplu olarak BOİ diye ifade edilen ve kolayca parçalanabilen organik C bileşiklerine ilaveten, parçalanmaya karşı dayanıklı ve/veya toksik doğal ya da sentetik birçok organik bileşikler de bulunabilir. Pestisitler ve petro kimyasallar gibi organik maddelerin uzaklaştırılmasına ilişkin sayısal veriler sınırlıdır. Bununla beraber, birçok organik bileşik sulak alanlar tarafından başarıyla uzaklaştırılabilmektedir.
Toprağın hem mineral bileşeni hem de organik bileşeni, organik bileşenleri, kemisorbsiyon (kuvvetli etkileşim) veya fiziksel adsorbsiyon (zayıf etkileşim) yoluyla adsorblayabilir. Mikroorganizmalar, organik bileşiğin kimyasal ve yapısal özelliklerine, toprağın kimyasal ve fiziksel ortamına bağlı olarak değişen çeşitli hızlarda çoğu organik kirleticiyi parçalayabilirler. Örneğin, poliklorin bifenil (PCB’ler) gibi halojen hidrokarbonlar, sudaki çözünürlüklerinin düşük olmasından ve yapılarında parçalayacak enzimler için tutunma yeri olmamasından ötürü, parçalanmaya karşı çok dayanıklıdırlar. Sulak alanlarda organik bileşiklerin uzaklaştırılması için diğer mümkün mekanizmalar, volatilizasyon (uçucu bileşik haline dönüşme) ve fotokimyasal bozunmadır (güneş ışınlarıyla).
Çalışmalar, PCB’lerin, lindan, pentaklorofenol ve atrazin’in sulak alanlar tarafından başarıyla arıtıldığını göstermiştir. Bu çalışmaların çoğunda, gerçek uzaklaştırma mekanizmasının ne olduğu - örneğin, çökeltide tutma (sediment retention) veya mikrobiyel parçalama belirlenmemiştir. Bununla birlikte, sulak alanlarda hüküm süren bir aerobik bir anaerobik ortamlarda pentaklorofenolün kolayca parçalandığına dair oldukça önemli miktarlarda kanıt bulunmaktadır.
Yapılan çalışmalara göre, farklı bitki türüne ve akış şekline sahip sulak alanlarda evsel atık su arıtımında, genel olarak, %80-99 BOİ5, KOİ ve zararlı bakteri giderimi, %92-95 AKM, %40-80 toplam azot ve %40-80 toplam fosfor giderimi elde edilmiştir.
9- Loce-Bac Mikroorganizma ilavesiyle kötü kokunun yok edilmesi:
Atık sularda başlıca kirlilik aşırı organik madde birikiminden kaynaklanmaktadır. Derelerdeki mikroorganizmalar normalde organik atıklarla baş edebilir ancak atıkların miktarı artınca sorun çıkmaktadır!
Başlıca Organik Yük
Oksidasyonla Parçalanma/Çürüme sonucu organik madde ortamdaki oksijeni kullanarak aşağıda okla gösterilen yönde parçalanır:
Karbonhidratlar Karbondioksit + Su
Proteinler Amino asitler Amonyak Nitrit Nitrat
Yukarıdaki her aşamada oksijen gerekmektedir. Atık sulardaki organik madde yükü çok yüksek olunca erimiş oksijen biter ve yukarıdaki reaksiyonlar tamamlanamaz! Bu reaksiyonların devam edebilmesi için ortamda, açığa çıkan elektronu alacak erimiş oksijen olmalıdır (Erimiş oksijen elektronu alır ve aşağıdaki reaksiyonda su yapmak için kullanır.
O2 + 4H+ + 4e- 2H2O
Atık sularda oksijen çok azaldığında ya da tükendiğinde, petrifikasyon (kokuşma) başlar. Organik maddenin parçalanmasıyla açığa çıkan elektronu alacak oksijen kalmamıştır. Bu yüzden, organik maddeden gelen elektron hidrojen sülfit ve amonyak gibi zararlı ve kötü kokuya neden olan bileşiklerin üretilmesinde kullanılır. Bu bileşiklerin oluşumunda zararlı mikro organizmalar rol oynarlar.
Zararlı mikroorganizmalar mevcut organik maddeyi kullanarak koku yapan uçucu bileşiklere indirgeyebilirler! (özellikle Kükürtlü ve Azotlu bileşiklerin hidrojen sülfit ve amonyağa redüksiyonu). Bu duruma kokuşarak parçalan-ma diyoruz. Loce-Bac Mikro organizma ilavesi bu olayın önüne geçer ve organik maddenin fermantasyon yoluyla antiok-sidan maddeler, doğal vitaminler, doğal antibiyotikler, doğal hormon ve biyolojik aktif maddeler gibi canlılar için son derece faydalı yararlı bileşikler oluşturarak parçalanmasına neden olur. Bir başka deyişle, bu kez organik madde parçalanırken açığa çıkan elektron, bu yararlı bileşiklerin oluşumunda kullanılır ve böylece zararlı ve kötü kokan gazların oluşumu önlenmiş olur.
|
10-. Loce-Bac Mikro organizma’nın Askıda Katı Madde’yi (AKM) ve deterjanı azaltması:
Uygulamanın başında (ilk birkaç gün) suyun türbiditesinde (bulanıklık) bir artış görülecektir. Burada merak edecek bir şey yoktur ve bu normaldir. Çünkü Loce-Bac mikroorganizmaları Birçok bitkinin su ve besin alımını artırdığı gibi, organik maddenin parçalanmasında da son derece önemli rol oynamaktadır. Herhangi bir ekosistemdeki bakterilerin birincil görevlerinden biri organik bileşiklerin parçalanmasıdır. Aynı şekilde, bakteriler, topraktaki petrol bileşiklerini ve pestisitleri ve deterjanı da parçalamaktadır. Ayrıca, deterjanlardan gelen polifosfatların arıtımı için fosfatların uzaklaştırılması bölümüne bakınız (4.4.2).
11- Loce-Bac Mikrooganizmalar ilavesiyle KOİ ve BOİ’de azalma:
KOİ ve BOİ suyun kimyasal ve organik kirliliğini ölçen parametreleridir. Organik maddeyi parçalayan mikroorga-nizmalar, KOİ ve BOİ’den sorumlu kirlilik yaratan bu maddeleri besin olarak kullanmaktadır. Ortam mikroorganizma-ların yaşaması için uygun olduğunda ortamda kirlilik de (besin) varsa, mikroorganizmalar hızla çoğalacak ve kirliliği yaratan maddelerle beslenerek suyun KOİ ve BOİ’sinin düşmesine neden olacaktır.. Su içindeki mikrobiyel aktivite devam ettiği sürece arıtma da devam edecek ve KOİ, BOİ değerleri daha da düşmeye devam edecektir. Mikroorga-nizmalar, yaşamlarını engelleyecek başka sınırlamalar yoksa bizim kirlilik dediğimiz su içindeki besin maddelerini tüketene kadar yaşamlarına devam edeler; Ortamda besin kalmayınca da kendi kendilerine yok olacaklardır. Ancak sürekli organik kirliliğin geldiği ekosistemlerde organik maddenin tamamen tükenmesini beklemek biraz iyimserlik olur. Çoğunlukla organik madde tükenmeden önce, herhangi başka bir sınırlayıcı nedenden ötürü mikroorganizma-ların ölmesi daha büyük bir olasılıktır. O yüzden, ekosisteme mikroorganizmaların sürekli ilave edilmesi gerekecektir.
Anaerobik ortamda organik maddenin çürümesi aşağıdaki reaksiyonlarla mümkündür:
Organik Maddenin Çürümesi (anaerobik ortamda):
Denitrifikasyon:
5CH2O(k) + 4NO3-(s) CO2(g) + 3H2O(s) + 4HCO3-(s) + 2N2 DG= -448 kJml-1
Mangan redüksiyonu:
CH2O(k) + 3CO2(g) + H2O(s) + 2MnO2 2Mn2++ 4HCO3-(s) DG= -349 kJml-1
Demir redüksiyonu:
CH2O(k) + 7CO2(g) + 4Fe(OH)3 4Fe2+ + 8HCO3-(s) + 3H2O(s) DG= -114 kJml-1
Sülfat redüksiyonu:
2CH2O(k) + SO42- H2S + 2HCO3-(s) DG= -77 kJml-1
Metan ayrışması:
CH2O(k) CH4 + CO2(g) DG= -58 kJml-1
Bu reaksiyonların hepsi su içindeki mangan, demir, sülfat ve nitrat konsantrasyonlarına da bağlı olarak bir dereceye kadar oluşabilir ancak enerji açısından en tercih edilen reaksiyon denitrifikasyondur. Denitrifiye edici bakterilerin etkisiyle gerçekleşen bu tepkimede açığa çıkan enerji (org. madde fotosentez ile oluşurken güneşten aldığı enerji) yararlı bakteriler içinde bulunan denitrifiye edici bakteriler tarafından hücre sentezinde kullanılır. Aşağıda verilen doğadaki azot çevrimine (Resim 3) bakıldığında, Özellikle çevrimin sağ tarafında bulunan nitratın denitrifiye edici bakterilerle gaz halinde azota dönüştürüldüğü görülmektedir.
Resim 3 – Doğadaki Azot Çevrimi
Denitrifikasyon anaerobik koşullarda olur. Ortamda oksijen olmadığı için gerekli oksijen nitrat ve nitritten sağlanır. Denitrifikasyon sonucu gaz halinde azot açığa çıkar. Bu arada, doğal olarak yararlı bakteriler ilavesiyle denitrifikasyon olayı sonucu nitrit ve nitrat miktarında azalma gerçekleşir. Nitekim deneyimizde de nitrit miktarının 0,53 mg/lt’den 0,042 mg/lt’ye; nitratın ise, 12,40 mg/lt’den 8,85 mg/lt’ye düşmesi bunu en şekilde doğrulamaktadır.
NO3 NO2 NO N2O N2
Denitrifikasyonda Achromobakteriler, Aerobakteriler, Alkaligenler, Basilus, Brevibakteriyum, Flavobakteriyum, Laktobasilus, Mikrokokus, Proteus, Psödomonas ve Spirilyum mikroorganizmaları rol oynarlar ki bunların çoğu Loce-Bac içinde de mevcuttur.
|
3- Amonyumun ve Organik Azotun Artması:
3.1. Amonyum
Resim 4’de azot çevrimine biraz daha yakından bakacak olursak, ayrıştırıcı mikroorganizmalar bir taraftan organik maddeyi parçalayıp amonifikasyon yoluyla NH4 oluşumuna neden olurken bir taraftan da mikroorganizmalar içindeki nitrifikasyon mikroorganizmaları nitrifikasyon yoluyla mevcut ve yeni oluşan amonyumun NO2 ve NO3 oksidasyonunu sağlarlar. Ancak, organik madde bir taraftan Mikroorganizma’daki ayrıştırıcı mikroorganizmaların etkisiyle amonifikasyon sonucu NH4 a dönüştürülürken, diğer taraftan da yine nitrifikasyon mikroorganizmaları tarafından aşağıdaki reaksiyonlar sonucu nitrit ve nitrata dönüştürülecektir.
Resim 4 – Azot Çevrimi
NH4 + + 3/2 O2 → NO2- + 2H+ + H2O (Nitrosomonas)
Ve ikinci adımda,
NO2- + ½ O2 → NO3 - (Nitrobakter)
Yukarıdaki reaksiyonlardan da görüleceği gibi nitrifikasyon için oksijen gerekmektedir. O yüzden amonifikasyon sonucu organik maddeden oluşan amonyum, mevcut amonyum konsantrasyonunun biraz artmasına neden olur. Loce-Bac için de hem nitrifiye edici hem de denitrifiye edici bakteriler vardır. Öyleyse, lokal oksijen içeriğine bağlı olarak nitrifikasyon ve denitrifikasyon aynı anda oluşabilir. KOİ ve BOİ azalıp sudaki kirlilik miktarı düştükçe suyun doğal akışıyla birlikte türbülan sın da etkisiyle, oksijen miktarı zaman içinde artış gösterecektir. O zaman, Resim 4’de de belirtilen azot çevriminde amoni-fikasyon, nitrifikasyon ve denitrifikasyon olayları daha sağlıklı bir rejime ulaşacaktır çünkü Loce-Bac mikroorganizmalar bu doğal olayların hepsini hızlandırma yeteneğine sahiptir. NH4 konsantrasyonunda da azalma görülebilecektir. Bununla birlikte, sürekli parçalanmakta olan organik maddenin de bir taraftan devamlı NH4 konsantrasyonunu artıracağını da belirtmeden geçemeyiz. Sürecin bu aşamasında amonifikasyon, nitrifikasyondan daha hızlı gerçekleşmekte (organik kirliliğin yüksek olması ve ortamda oksijenin yetersiz olması bunda etkendir!) ve aynı şekilde nitrit ve nitratın azot gazına denitrifikasyonu da yüksek hızda oluşmaktadır çünkü denitrifikasyon ortam koşullarında hüküm sürmekte olan oksijensiz ya da az oksijenli ortamda mikroorganizmalar vasıtasıyla hızla gerçekleşebilmektedir. Bu yüzden, NH3 ve NH4 miktarlarında azalma görülür ken, amonyum miktarında artış yaşanabilecektir. Bu sürecin işleyişinin doğal sonucudur.
3.2. Organik Azot:
Suda var olan organik azot ’a karışan atık sulardan gelen insan ve hayvan dışkıları ve gıda atıkları da katılmaktadır. Ancak Loce-Bac Mikroorganizma uygulaması sonucu organik azotta artış meydana gelmesi ilk bakışta bizi yanıltabilir. Mantıklı düşünen bir insana, “Biz dere suyunun içine canlılara ait herhangi bir atık atmadık ki” dedirtebilir. Ancak, organik azotun ne olduğuna biraz daha ayrıntılı olarak bakarsak konu aydınlığa kavuşacaktır. Organik azot yaşayan canlıların içinde var olan azottur (karbonla bağlı azot). İlave ettiğimiz mikroorganizmaların kendileri organik azotu artırırlar. Ayrıca, mikroorga-nizmaların organik maddeyi sentezlemesi sonucu oluşan aminoasitler de organik azotun artmasına neden olacaktır. Ancak burada telaşa kapılmaya gerek yoktur çünkü Loce-Bac ilavesiyle organik azotta meydana gelen artış bir kirlilik artışı değil aksine suyun kendi kendini temizleme gücündeki bir artışı ifade etmektedir. Hem mikroorganizmaların sayısı artmıştır hem de sentezledikleri aminoasitlerin miktarı artmıştır. Aminoasitlerin yaşamın yapı taşları, herhangi bir ekolojik dengenin başlan-gıç malzemeleri olduğu iyi bilinmektedir.
13- Fosfatın Uzaklaştırılması:
Fosfor, tüm canlıların yaşamlarını devam ettirebilmek için kullandıkları doğal bir element ve besindir. Akarsu ve göl-lere karışması tarım arazilerinden süzülen sular ve vücut dışkıları ve gıda kalıntıları yoluyladır. Akarsularda genellikle orto-fosfatlar şeklindedir. H2PO4, HPO4 veya PO4. Deterjanlardan gelen polifosfatlar kararsızdır ve ortofosfatlara dönüşür.
Azottaki gibi bir uzaklaştırma yolu (denitrifikasyon) olmadığından fosfatların uzaklaştırılması farklıdır. Atık sudan, sulak alanlarda fosforun uzaklaştırılması fiziksel, kimyasal ve biyolojik proseslerin birleşimiyle olur. Fosfat, vejetasyon ve toprakta birikir. Burada biyolojik alım ve kimyasal bağlanma söz konusudur. Düşük pH’lı sulak alanlarda Fe ve AlP04 mineralleri oluşturur. Yüksek pH’larda ise, CaPO4 oluşur. Partikül halindeki organik P, hem bukaşi toplarında hem de su kolonunda Loce-Bac’nin AKM’yi azaltması etkisiyle çökeltilerek ya da mikroorganizmalar tarafından sentezlenerek uzaklaştırılır. Hem partikül halindeki hem de suda erimiş olan organik P, biyolojik olarak inorganik P’a parçalanır (mineralizasyon). Loce-Bac bu mineralizasyon sürecini hızlandırır. Bunu takiben de biyolojik ve kimyasal proseslerle uzaklaştırılır.
|
Kullanım Alanı; Çöp kamyonları, çöp konteynırları, şantiye ve ek şantiye sahaları ve Pazar alanları gibi kokunun oluştuğu alanlarda kokunun oluşumunu önlemek ve koku kontrolünü sağlamak amacıyla kullanılacaktır. Ürün, biyolojik yapıda hidrolitik, aerobik ve unaerobik - fakültatif özellikte olmalıdır. Çevreye yayılan kötü çöp kokularını mevcut tesis içinde nötralize etmek suretiyle yok edilmesini sağlamalıdır. Ürün içeriği, metabolik olarak işbirliği içerisinde çalışan mikro organizmalar, enzimler ve enzim olmayan faktörlerin karışımından oluşmalıdır. Ürün, toz veya sivi halde olmalıdır. Depolama alanında, saklama şartları sağlandığında raf ömrü minimum 1 ( bir ) yıl olmalıdır. Her oranda uygulama yapılabilmeli ve seyreltildiğinde tortu bırakmamalıdır. Ürün içeriğindeki mikrobiyallerin Biyo Güvenlik Seviyesi ( Biyosfety Level ) 1 ( Bir )olmalı insan çevreye zarar vermemelidir. Ürün, uygulama esnasında ortamdaki nitrojeni azaltıcı ve denitrifikasyonu düzenleyici etki göstermeli, sülfür ve fosfat bileşiklerine de etki edebilmelidir. Özellikle sülfür bileşikleri kokusunu ortadan kaldırmalıdır. Ürün, akredite laboratuvardan sayım sertifikalı olmalıdır. Ürün içerisindeki mikro organizmaların oranı en az 1,0x1012 cfu/g olmalıdır. Bir metreküp suda uygulama maliyeti en düşük ürün tercih edilecektir. Ürünün çürümekte olan organik kirlilikte yağ ve gres parçalama özelliği olmalıdır. Ürüne ait ürün güvenlik belgesi ( MSDS ) olmalıdır. Ürünün ambalaj şekli 1 kg, 5 kg veya 25 kg olmalıdır. Ürünün kullanımı ve teknik eğitimi firma tarafından verilmelidir.